precede: önce gelmek;
precedent: örnek, emsal, içtihat;
unprecedented: emsalsiz, eşi benzeri bulunmaz.
prae (önce) ön eki + cēdere fiili (gitmek, hareket etmek)
precedent: örnek, emsal, içtihat;
unprecedented: emsalsiz, eşi benzeri bulunmaz.
prae (önce) ön eki + cēdere fiili (gitmek, hareket etmek)