FBA ENGLISH

1 Mayıs ve Enternasyonal

1 Mayıs ve Enternasyonal

Lev Troçki
1 Mayıs 1918
İkinci Enternasyonal döneminde tüm işçi hareketinin niteliği 1 Mayıs bayramının tarihi ve kaderinde yansımasını bulmuştur.
1 Mayıs, 1889 yılında Paris’teki Sosyalist Enternasyonal Kongresi tarafından bayram olarak kabul edildi.
1 Mayıs’ın bayram ilan edilmesinin amacı, o gün tüm ülkelerde işçilerin aynı anda yaptıkları gösterilerle, proletaryayı devrimci eylem hedefini önüne koymuş, dünya çapında tek bir merkeze ve dünya çapında tek bir siyasi yönelime sahip olan enternasyonal bir örgüt içinde biraraya getirmek için zemin hazırlamaktı.
Paris Kongresi bahsi geçen bu kararı alarak Enternasyonal Komünistler Birliği ve Birinci Enternasyonal’in izinden gitmiş oluyordu. İkinci Enternasyonal’in bu iki örgüt modelini de kabul edemeyeceği daha baştan açıktı. Birinci Enternasyonal döneminden sonra geçen on dört yılda proletaryanın sınıf örgütleri her ülkede büyümüştü, fakat bu örgütler faaliyetlerini bulundukları ülkelerin sınırları dâhilinde birbirlerinden epey bağımsız bir şekilde yürütüyorlardı ve demokratik merkeziyetçilik ilkeleri temelinde enternasyonal bir birlikteliğe uyumlu değillerdi.
1 Mayıs kutlamaları bu örgütleri böyle bir birlikteliğe hazırlayacaktı ve bu nedenle slogan olarak, üretici güçlerin gelişimi tarafından belirlenen ve tüm ülkelerde işçi sınıfının geniş kesimleri arasında popüler olan sekiz saatlik işgünü talebi benimsendi.
1 Mayıs bayramına atfedilen somut görev, ekonomik bir kategori olarak işçi sınıfını kelimenin sosyolojik anlamında işçi sınıfına dönüştürme, yani tüm çıkarlarının bilincinde olan ve proletarya diktatörlüğü ve sosyalist devrim için çabalayan bir sınıf yaratma sürecini kolaylaştırmasıydı.
Bu bakış açısına göre, 1 Mayıs’ta en uygun eylem tarzı sosyalist devrimi destekleyen gösteriler yapmaktı. Nitekim kongredeki devrimci unsurlar istediklerini elde ettiler. Fakat işçi sınıfının o dönemde geçmekte olduğu gelişme aşamasında, çoğunluk, sekiz saatlik işgünü talebinin önlerindeki görevi yerine getirmek için daha iyi bir cevap olduğunu gördü. Her halükârda bu slogan bütün ülkelerin işçilerini birleştirebilecek nitelikteydi.
Nitekim sonrasında ortaya atılan evrensel barış sloganı da tastamam aynı rolü oynadı.
Fakat kongre önerdi, işçi hareketinin gelişiminin nesnel koşulları da icabına baktı.
1 Mayıs bayramı yavaş yavaş dünya proletaryasının mücadele aracı olmaktan çıktı ve her ülkenin işçilerinin kendi yerel çıkarları için verdikleri mücadelenin bir aracına dönüştü. Böylece üçüncü sloganı atmak da daha kolay hâle geldi: Genel oy hakkı.
Çoğu ülkede 1 Mayıs ya akşamları mesai sonrası ya da müteakip ilk Pazar günü kutlanıyordu. Belçika ve Avusturya gibi işçilerin 1 Mayıs’ı iş bırakarak kutladıkları yerlerde ise kutlamalar bütün ülkelerin işçilerinin safları sıklaştırarak yekpare bir sınıf (dünya işçi sınıfı) hâline dönüşmeleri değil, yerel görevleri gerçekleştirme amacına hizmet ediyordu. Dolayısıyla 1 Mayıs kutlamaları söz konusu ülkenin işçilerini biraraya getirmenin bir ürünü olarak, ilerici sonuçları olması dışında, olumsuz, tutucu bir yöne de sahipti: İşçilerin durumunu belli bir devletin kaderine sıkı sıkıya bağlıyor ve böylece sosyal-yurtseverliğin gelişimi için zemin oluşturuyordu.
Paris Kongresi’nin önüne koyduğu görev hayata geçirilemedi. Proletaryanın tek bir merkeze ve enternasyonal çapta tek bir siyasi yönelime sahip olan uluslararası devrimci eylem örgütü olarak Enternasyonal bir partinin kurulması görevi gerçekleşmedi. İkinci Enternasyonal birbirinden bağımsız faaliyet yürüten işçi partilerinin zayıf bir birliğinden başka bir şey değildi.
1 Mayıs karşıtına dönüştü ve savaşla birlikte varlığı sona erdi.
İşte işçi hareketinin gelişimindeki diyalektik sürecin acımasız mantığının sonuçları bunlardı.
Olaylar neden bu şekilde gelişmiştir? Tekrar etmeyeceğinin garantisi var mıdır ve buradan geleceğe dair çıkarılacak ders nedir?
1 Mayıs bayramının başarısızlığının temel nedenini kapitalizmin o dönemki gelişiminin niteliğinde aramak gerekir. O dönemde her ülkede kapitalizm derinlemesine gelişmiş ve bu sürecin koşullandırdığı bir mücadele biçimi ortaya çıkmıştı: Devlet sisteminin demokratikleşmesi ve kapitalist gelişimin ihtiyaçlarına uyarlanması için mücadele. Fakat kapitalizmin bile (ya da başka bir sistemin) gelişiminde iki tür eğilim vardır: Muhafazakâr ve devrimci.
Tarihsel sürecin aktif katılımcısı olarak işçi sınıfı söz konusu olduğunda, onun öncüsü olan sosyalist partiler bu sürecin başını çekmek, işçi hareketinin her aşamasında devrimci eğilimi muhafazakâr eğilimin karşısına koymak ve ulus farkı gözetmeksizin tüm işçi sınıfının genel çıkarlarını öne sürmek ve savunmak zorundadır. İkinci Enternasyonal döneminde sosyalist partilerin yerine getirmedikleri görev buydu. Bu durum 1 Mayıs bayramının geleceği üzerinde doğrudan etkide bulunmuştur.
Aydınlardan ve işçi bürokrasisinden oluşan parti şeflerinin sultası altındaki sosyalist partiler söz konusu dönemde dikkatlerini çok yararlı parlamenter faaliyetlere yoğunlaştırdılar. Bu faaliyet özü bakımından ulusaldı, enternasyonal ya da sınıfsal nitelikte değildi. İşçi örgütleri faaliyetlerine sınıf mücadelesinin bir aracı olarak değil, kendi başına bir amaç olarak bakıyorlardı. Alman sosyal-demokrasisinin 1 Mayıs bayramını müteakip Pazar gününe atmak için nasıl çabaladığını hatırlamak yeterli olacaktır. Sosyal-demokratlar tek bir gösteri uğruna örnek bir parti örgütünü, parlamento faaliyetini ve sayısız zengin sendikayı tehlikeye atamayacaklarını söylüyorlardı.
İçinde bulunduğumuz dönem ise geçmiş döneme doğrudan karşıt niteliktedir. Savaşla başlayan ve 1917 Ekim Devrimi’yle devam eden bu dönem, proletaryanın dünya ölçeğinde doğrudan iktidar mücadelesine sahne olmaktadır.
Bu dönemin niteliği 1889 Paris Kongresi’ndeki devrimci unsurların 1 Mayıs’a vermeye çalıştıkları rolü gerçekleştirmeye uygundur. Bugün önümüzdeki görev Üçüncü Devrimci Enternasyonal’in kuruluşunu kolaylaştırmak ve proleter güçlerin dünya sosyalist devrimi için harekete geçirilmesi davasına hizmet etmektir.
Fakat bu büyük rolü oynayabilmelerine yardımcı olmak için, geçmişin dersleri ve içinde bulunduğumuz dönemin talepleri tüm ülkelerin sosyalistlerine şu görevleri dayatmaktadır:
1) Politikalarında köklü bir değişiklik,

2) 1 Mayıs için uygun sloganlar ortaya koymak.
İlk planda gerekli olan adımlar ise şunlardır:
1) Tüm çabaları Üçüncü Devrimci Enternasyonal’in kuruluşuna yoğunlaştırmak;

2) Her ülkenin çıkarlarını uluslararası proleter hareketin genel çıkarlarına, parlamento faaliyetini de proleter kitlelerinin mücadelesinin çıkarlarına tabi kılmak.
İçinde bulunduğumuz çağda 1 Mayıs’ın esas sloganları şunlar olmalıdır:
1) Üçüncü Enternasyonal.

2) Proletarya Diktatörlüğü.

3) Dünya Sovyet Cumhuriyeti.

4) Sosyalist Devrim.
İzvestiya VTsIK (Tüm Rusya Merkez Yürütme Kurulu), No.87 (351),

1 Mayıs 1918
Made on
Tilda